30 Eylül 2010 Perşembe

AKHILLEUS

Thetis'in Zeus'u ikna etmesi -Jean Auguste Dominique Ingres, Jupiter and Thetis-

Akhilleus (çoğu kişinin kullandığı Fransızca’dan dilimize geçen Aşil telaffuzu yerine Akhilleus’u kullanmak daha doğrudur) efsanesi Yunan Mitolojisinin en zengin ve en eski efsanelerinden biridir. Bu efsaneyi, Troya’nın alınışından çok, Akhileus’un bu sefer sırasında Yunan ordusunun neredeyse mahvına sebep olacak olan öfkesini konu alan İlyada destanı üne kavuşturdu. Böylece bütün antikçağ boyunca en çok okunan epik poemi kahramanının popüler olmasına katkıda bulunmuştur. Başka bazı şairler ve halk efsaneleri onun kişiliğine dört elle sarıldılar ve homerik anlatıların eksiklerini gidermek için epizotlar uydurarak, Akhileus’un hayat hikayesini tamamlamaya çalıştılar. Böylece Roma çağına kadar bütün antikçağ yazarlarını ve şairlerine esin kaynağı olan çoğu zaman birbirinden farklı efsaneler oluştu.

Çocukluğu: Akhilleus Teselya’da Phytia şehrinde hüküm süren Peleus’un oğludur. Baba tarafından doğrudan Zeus soyundan gelir. Annesi Okeanos’un kızı Thetis bir tanrıçadır. Çocukluğunda bazen babasının yanında bazen de annesi tarafından büyütüldüğü söylenir. Peleus ölümlü olduğu için Tanrıça Thetis Akhilleus’un ölümsüz olması için bebekken onu topuğundan tutup Hades ırmağı Styks’de yıkamıştır. Ancak topukları suya değmediği için yara alan tek yer topuğu olarak kalmış ve nitekim topuğundan aldığı yara öldürücü olmuştur. (Aşil tendonu ismi de bu efsaneden gelir)

Troya’ya Gidişi: İlyada’ya göre Akhilleus; Nestor, Odysseus ve Patroklos’un Teselya’da kendisine ilettikleri kişisel bir davet üzerine sefere katılmayı kabul etmiştir. Myrmidonlar’dan oluşan bir birliği taşıyan elli gemilik bir filoyu yönetiyordu. Kendisine arkadaşı Patroklos ve hocası Phoiniks eşlik etmekteydi. Hareket edeceği sırada Peleus oğlunun seferden sağ dönmesi için saçlarını Sperkheios nehrine adadı. Annesi Thetis ise onu bekleyen kaderi açıkladı. Akhilleus Troya’ya giderse parlak bir üne kavuşacak ama hayatı kısa sürecekti. Eğer gitmezse uzun yaşayacak ama şan ve şöhretten mahrum kalacaktı. Akhilleus hiç düşünmeden şanı seçti.

Sefer: Yunan filosu Argos’tan Aulis’e gider. Aulis’de filo sakin ve rüzgarsız bir hava yüzünden bir türlü yerinden kıpırdayamaz. Kalkhas bu havanın tanrıça Artemis’in eseri olduğunu söyler. Tanrıça Agamemnon’un kızı Iphigeneia’yı kurban olarak istemektedir. Agamemnon bu kurbana razı olur ve kızı Iphigeneia’yı kuşkuya kapılmaması için Akhilleus ile nişanlayacağını söyleyerek getirtir. Akhilleus’un bundan haberi yoktur, Iphigeneia geldiğinde kurban edilmesine karşı çıkar. Bu bölüm tragedya yazarları tarafından geliştirilmiştir. Uygun rüzgarlın başlamasıyla yola çıkılır. Tenedos adasına vardıklarında Akhilleus ile Agamemnon arasındaki ilk kavga patlak verir.
Akhilleus Hektor'un ölüsünü sürüklemesi

İlyada’da anlatılan olayların başlamasından önce Yunanlılar Troya önlerinde dokuz yıl kaldılar. Bu dokuz yıl kahramanca dolu işlerle geçti. İlyada’da olaylar Akhilleus ve Agamemnon’un kavgası ile başlar. Bir veba salgının orduyu kırıp geçmesi üzerine Kalkhas rahip Khryses’in kızı Khryseis’in ganimet payı olarak Agamemnon’a verilmesi nedeniyle bu afetin başladığını söyler. Akhilleus Agamemnon’un kızı geri vermesi için zorlar. Buna karşılık Agamemnon da, Akhilleus’tan payına düşen Briseis’i geri vermesini şart koşar. Akhilleus çadırına çekilir ve kızın kendisine ait olduğu kabul edilmediği sürece savaşmayacağını söyler. Haberciler kızı almaya gelince onu teslim eder. Annesi Thetis ona Troyalı’ların saldırıya geçmelerine engel olmamasını öğütler. Çünkü böyle bir durumda Akhillus olmadan Yunan ordusunu hiçbir etkinliği yoktur. Thetis Olympos’a çıkarak Zeus’u bulur ve Akhilleus savaştan uzak durduğu sürece savaşta Troyalılar’ın muzaffer olmasını ister. Zeus kabul eder ve Yunanlılar ardı ardına bozguna uğrarlar. Agamemnon Akhilleus’u yumuşatmak için elçi gönderir ve ona Briseis ile yüklüce bir fidye dışında Troya’nın en güzel 20 kadınını ve evlenmesi için kendi kızın vereceğini söyler ancak Akhilleus yumuşamaz. Çarpışmalar karargaha kadar ulaşır. Patroklos bu duruma dayanamaz ve Akhilleus’tan savaşa katılmak için izin ister. Akhillues kendi zırhını verir ancak Patroklos, Hektor tarafından öldürülür. Akhilleus büyük bir üzüntü duyar öyle üzülür ki haykırışlarını Thetis duyar. Ertesi sabah Akhilleus Agamemnon’dan kavgayı unutmasını ister. Agamemnon’da ondan özür diler ve elini sürmediği Briseis’i ona iade eder. Akhilleus savaşa katılır. Hektor ile Akhilleus karşı karşıya gelince; Zeus, Hektor ile Akhilleus’un talihini tartar. Hektor’un ki Hades’ten yana eğilir ve çarpışma başlar. Hektor, Akhilleus’a onun da ölüm saatinin yakın olduğunu söyler ve öldürücü bir darbe ile Hektor ölür. Akhilleus 12 gün boyunca Hektor’un ölüsünü Troya’nın çevresinde sürer. Thetis oğlunun yanına gelerek Tanrıların ölüye yaptığı bu saygısızlığa öfkelendiklerini bildirir ve cesedi Priamos’a teslim etmesi gerektiğini söyler. Priamos oğlunu ölüsünü almak için Akhilleus’un yanına gelir. Akhilleus onu iyi karşılar ve ölüyü teslim eder.

Ölümü: Ölümü ile ilgili bir iki efsane olmasına karşılık en akla yatkını bir çarpışma sırasında Paris’in attığı bir okun tek yara alan yeri topuğuna isabet etmesi ile ölmesidir. Aslında Apollon kendisine itaat etmediği için okun yönün değiştirip topuğuna isabet etmesini sağladığı da söylenir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails