30 Aralık 2010 Perşembe

AMPHINOMOS

John William Waterhouse, Penelope and the Suitors (1912).

Penelopeia'nın talipleri arasında en aklı başında olanıdır. Durgun ve ölçülüdür. Telemakhos'un öldürülmesine karşı çıkar. Öbür talipler gibi dilenci kılığındaki Odysseus'a kötü davranmaz, dövülmesine karşı gelir, talipleri yatıştırmaya çalışır. Yine de diğer taliplerin kaderini paylaşır, Telemakhos'un kargısıyla ölür.

22 Aralık 2010 Çarşamba

AMORES


Latince "aşk" anlamına gelen Amor (Cupido) Roma İmparatorluğu döneminde elinde yayla okluk bulunan tombul,kanatlı bir çocuk olarak canlandırılmıştır. Sanatta çoğaltılan bu figür Venüs'un çevresinde uçuşur gösterilir. Pompei fresklerinin mitolojik sahnelerinde çok görülen Amores figürleri Batı sanatına Rönesans'la girmiş ve Rokoko üslubunun bir özelliği olarak XIX. yüzyıla kadar tutunmuştur.

16 Aralık 2010 Perşembe

AMBROSIA


Homeros destanlarında Olympos Tanrıları "ambrosia" ve "nektar" ile beslenirlerdi. Ölümsüz anlamına gelen ambrosia bir çok çiçek özlerinin katıldığı bir çeşit balmış. Ambrosia ile beslenen tanrılar yaralanmazlar, insanlar içince de ölümsüz olurlarmış.

14 Aralık 2010 Salı

AMAZON

Anadolu’nun mythos’a katkıları salt efsane, uydurulmuş masal değildir. Anadolu kaynaklı efsanelerin hemen hepsi olmuş olayları yansıtır, yaşamış kişileri konu alır. Bu yüzdendir ki bir gerçek payı ve tarihsel bir nitelik taşılar. İzlerine destanlarda olduğu kadar tarihçilerin ve coğrafyacıların eserlerinde rastlamamız bunu kanıtlar. Amazon’lar bu gerçeğin en belirgin örneğidir. Anadolu yıllarca anaerkil bir toplum düzeni içinde yaşamış ve bu düzenin simgesi olan Ana Tanrıça’ya değişik adlarla tapınmıştır. Amazon’lar işte bu düzenin kalıntılarıdır, ataerkil özellikte ve nitelikte olan Yunan Mythos’unu bu kadar etkilemiş olması da bu yüzdendir.

Amazon’lardan bahseden en eski kaynak Homeros’tur. “Erkek gibi Amazon’lar” der ve Bellerophontes’in onları yendiğini belirtir. Troya önündeki bir tepede mezarı bulunan Myrrhine ise tanrılaşmış bir kahraman benzer.

Efsaneye göre Amazonlar savaş tanrısı Ares ile Harmonia’nın (yada Aphrodite’nin) kızlarıdır. Savaşçı karakterleri böylece kaynaklarda belli olan bu kadınlar ok ve yaydan başka bir de “labrys denilen iki ağızlı bir baltayı silah olarak kullanırlardı. Bu baltaya hem Girit’te hem de Hitit kabartmalarında rastlanır.Amazon’ların at üstünde savaşmaları,atı yalnızca arabaya koşan ilk Yunanlıları etkilemiş olsa gerek.

Amazon adının kökeni de a-mazon yani memesiz olarak açıklanır. Bu adın nedeni ok atarken yayı göğüslerine rahatça dayayabilmek için bir memelerini kesip yerini dağlamalarıymış.

Başlarında hiçbir erkek bulunmayan bu topluluğu bir kraliçe yönetirdi. Erkekler hizmetçi ve köle olarak yanlarında bulunur. Sadece çocuk doğurmak için cinsel ilişkiye girerler, doğan erkek çocukları öldürerek, sadece kız çocukları yetiştirerek büyütürler.

Yurtları hakkındaki bilgiler de birbirini tutmaz. Çoğu efsanede Karadeniz’de Thermodon (Terme) çayının kıyısında Themiskyra şehrini kurmuşlar ve orada yaşadıklarından bahsedilir. Bu şehir günümüzde Ordu-Fatsa arasında olmalıdır. Argonaut’lar Kolkhis’e varmadan onlarla karşılaşırlar. Başka kaynaklar da onların Kafkas dağları eteklerinde, Trakya’da yada Tuna Nehri ağzında yaşadıklarını söyler. Anadolu’da pek çok bölgede adlarının geçmesi kafaları karıştırmaktadır.

7 Aralık 2010 Salı

AMALTHEIA

Jugend des Zeus; Jacop Jordaens


Birçok efsanelere göre, Amaltheia; Rheia'nın çocuklarını doğar doğmaz yutan Kronos'tan, Zeus'u kurtarıp Girit'e kaçırdığında, Zeus'a dadılık eden Nympa'nın adıdır. Amaltheia çocuğu bir mağaraya götürmüş ve keçi sütüyle beslemiştir. Bu keçi Helios'tan doğan korkunç bir yaratıkmış, Titanlar ondan öyle korkarlarmış ki Gaia onu Girit mağaralarına saklamak zorunda kalmış. Zeus sonradan bu keçinin postu ile Aigis kalkanını yapmış. Başka bir geleneğe göre Amaltheia bu keçinin adıdır.

Zeus bebekken de güçlüymüş, o kadar ki sütannesi olan keçinin bir boynuzunu kırmış ve kendisine bakan Nympha'ya verip içini dilekdikleri gibi doldurabileceklerini söylemiş. Böylece "Bolluk Boynuzu" olmuş.

2 Aralık 2010 Perşembe

ALTHAIA

 Althaea illüstrasyonu, Johann Wilhelm Baur

Kalydon Kralı Oineus'un karısı, Meleagros ve Deianeira'nın anası. Oğlu Meleagros yedi günlük iken Kader tanrıçaları Althaia'ya gelmişler ve ocaktaki bir odunu göstererek, bu odun yanıp kül olunca, Meleagros da ölecek demişler. Bunu duyan Althaia ocağı hemen söndürmüş ve o odunu alıp bir sandığa saklamış. Ne var ki Meleagros Kalydon avı sırasında Althaia'nın kardeşleri olan dayılarını öldürmüş. Anası da öfkeye kapılarak sakladığı odunu almış ve yanan ateşe atmış. Odun tutuşup kül olmuş ve Meleagros da o saat ölmüş. Althaia yaptığına piman olmuş ve canına kıymış.

10 Kasım 2010 Çarşamba

ALPOS

Thyrsos


Sicilya'da yaşayan korkunç bir dev. Yolcuları pusuya düşürür, kayalar altında ezer, sonra da yermiş. Bu devi Tanrı Dionysos öldürmüş. Thrysos değneğini boynuna atınca dev çarpılıp denize düşmüş.

8 Kasım 2010 Pazartesi

ALPHESIBOIA

Dionysos, Caravaggio


Dionysos'un tutkun olduğu Asya'lı nympha (peri). Dionysos onu elde etmek için binbir çare düşünmüş sonunda bir kaplan olup kızı kovalamaya başlamış. Koşa koşa bir ırmağın kenarına gelmişler. Irmağı geçemeyeceği için kız kaderine razı olmuş ve Dionysos ile birlikte olmuş. Gebe kalan nympha Medos adında bir erkek çocuğu dünyaya getirmiş. Medos, Medlerin (persler) soyunu başlatmış. Irmağa da kaplan anlamına gelen Tigris (Dicle) adı verilmiş.

2 Kasım 2010 Salı

ALOEUS OĞULLARI: OTOS ve EPHIALTES

Gustave Dore'un illüstrasyonu

Aloeus’un karısı Iphimedeia, Poseidon’a aşıkmış. Hergün deniz kıyısına gidermiş. Sonunda Poseidon onunla birlikte olmuş. İki oğlu olmuş; Otos ve Ephialtes. Ölümlü babaları Aloeus olduğu için Aloeusoğulları deniyormuş. İkisi de devmiş. Her yıl bir karış enine bir karış boyuna giderlermiş. Dokuz yaşına geldiklerinde tanrılara savaş açmaya karar vermişler. Bunun içinde Ossa dağını Olympos’un üzerine bindirip tepesine de Pelion dağını oturtarak göğe tırmanacaklarını, denizleri toprakla örtüp kurutacaklarını ve deniz ile karanın yerini değiştireceklerini bildirmişler. Üstelik aşık oldukları Hera ile Artemis’i de kaçıracaklarmış. Ares’i bir küpe kapatmışlar. Ares bitkin düşmüş bu savaştan. Sonunda Zeus devlerin cezasını vermiş ve cezalarını Hades’te çekmeye başlamışlar. Yılanlarla bir sütuna bağlı olarak bir baykuşun sürekli uluyarak ötmesini dinlemek zorundadırlar.

26 Ekim 2010 Salı

ALKMENE

Alkmene, Herakles'i doğururken

Mykene kralı Elektryon’un kızı. Kaza ile babasını öldüren amca oğlu Amphitryon’la evlenmeye razı olur, ama önce kardeşlerini öldüren Taphos’luları cezalandırılmasını ister. Amphitryon bu işi yapmaya gitmişken, Zeus Amphitryon kılığına girer ve birlikte olurlar. Bu sırada Herakles’e hamile kalan Alkmene, bir süre sonra dönen gerçek Amphitryon’a ilgi göstermez. Bu duruma şaşıran Amphitryon aldatıldığını öğrenir ve karısını diri diri yakmak ister. Ancak odun yığınına yağmur yağdırarak Zeus ateşi söndürür. Tanrı buyruğuna uyan Amphitryon doğan Herakles ve Iphikles’i bağrına basar. Alkmene yaşlanınca Zeus onu mutlular adasına götürmüş ve yer altı yargıcı Rhadamanthys ile evlendirmiş. Onun üstüne de hiçbir ölümlü kadınla birlikte olmamış.

25 Ekim 2010 Pazartesi

ALKINOOS

Odysseus, Alkinoos'un Sarayında Francesco Hayez


Bugün Korfu adası olarak bilinen Skherie’ye yerleşmiş, denizci bir ulus olan Phaiak’Ların kralıdır. Alkinoos ülkesinin önderleri, danışmanları ile birlikte yönetir ülkesini. Alkinoos’un ülkesi öyle bir yerdir ki Batı yazının ilk ütopyası olarak tanımlanabilir. İç ve dış düzen Odysseus’a bile parmak ısıttırır. Homeros, kralın sarayını anlatmakla bitiremez. Karısı Arete’ye (Erdem)  olan saygısı da Homeros destanlarında görülen kadına saygının daha yüksek bir aşamasını yansıtır.

11 Ekim 2010 Pazartesi

ALKESTIS

Alkestis'in Ölümü, Angelika Maria Kauffmann

Pelias'ın kızı, Admetos'un karısı. Kadınlar arasında yiğitlik ve fedakarlık örneği olarak gösterilen Alkestis Euripides'in en güzel tragedyalarından birini esinlemiştir.
Genç ve güzel Alkestis kocası Admetos uğruna ölmeye razı olur. Zehri içmiş, can vermiş ve cenazesi mezara indirilmiştir ki, ağıtlarla, iniltilerle çınlayan saraya Admetos'un dostu Herakles gelir. Alkestis'in öldüğünü duyunca, ölüm tanrısı Thanatos'un peşine düşer, onunla boğuşur ve Alkestis'i kollarından koparıp Admetos'a geri getirir.
Bir başka anlatıma göre, ölüler ülkesinin acıma nedir bilmeyen tanrıçası Persephone Alkestis'i görünce yumuşamış ve onu daha genç ve güzel olrak yeryüzüne, diriler arasına geri göndermiş.

8 Ekim 2010 Cuma

ALKAIOS

Perseus ile Andromeda'nın oğlu, Amphitryon'un babası. Amphitryon yiğit Herakles'in ölümlü babası olduğundan, Herakles' ilk olarak Alkaios oğul anlamına gelen Alkides adı verilmiştir sonra değiştirilmiştir. Yiğit bir çok şiirde bu isimle anılır.

7 Ekim 2010 Perşembe

ALEKTO

Öç tanrıçalarından Erinys'lerden biri. Adı "Öfkesi dinmez, barışmak bilmez" anlamına gelir.

6 Ekim 2010 Çarşamba

AKONTIOS

Bor, Paulus; Cydippe with Acontius's Apple 1640

Akontios, Keos adasında yaşayan çok yakışıklı bir delikanlıymış. Günün birince Artemis şenliklerinde Delos’a gitmiş ve yolda Atina’nın en soylu ailelerinden birinin kızı olan Kydippe'ye rastlamış. Görür görmez aşık olmuş. Ama soylu olmadığı için kızı kendisine vermeyeceklerini bilen Akontios bir düzene başvurmuş. Bir ayva -bazı metinlerde elma- alıp üstüne şu sözleri yazmış: “Artemis tapınağı üzerine ant içiyorum ki ben Akontios’a varacağım” ve ayvayı kızın önüne atmış. Ayvayı eline alan Kydippe yazıları yüksek sesle okumuş, meyveyi saha sonra da fırlatıp atmış, ama yemini yemin sayılmış. (belki de “Ayvayı yemek” deyimi buradan geliyordur) Atina’ya döndükten sonra babası kızını üç kez nişanlamış, ama tanrıça hep bir hastalık çıkararak kızın evlenmesine engel olmuş. Delphoi tanrı sözcüsü Akontios’un düzenin açığa vurunca Kydippe’yi Akontios ile evlenmekten başka çare kalmamış.

30 Eylül 2010 Perşembe

AKHILLEUS

Thetis'in Zeus'u ikna etmesi -Jean Auguste Dominique Ingres, Jupiter and Thetis-

Akhilleus (çoğu kişinin kullandığı Fransızca’dan dilimize geçen Aşil telaffuzu yerine Akhilleus’u kullanmak daha doğrudur) efsanesi Yunan Mitolojisinin en zengin ve en eski efsanelerinden biridir. Bu efsaneyi, Troya’nın alınışından çok, Akhileus’un bu sefer sırasında Yunan ordusunun neredeyse mahvına sebep olacak olan öfkesini konu alan İlyada destanı üne kavuşturdu. Böylece bütün antikçağ boyunca en çok okunan epik poemi kahramanının popüler olmasına katkıda bulunmuştur. Başka bazı şairler ve halk efsaneleri onun kişiliğine dört elle sarıldılar ve homerik anlatıların eksiklerini gidermek için epizotlar uydurarak, Akhileus’un hayat hikayesini tamamlamaya çalıştılar. Böylece Roma çağına kadar bütün antikçağ yazarlarını ve şairlerine esin kaynağı olan çoğu zaman birbirinden farklı efsaneler oluştu.

Çocukluğu: Akhilleus Teselya’da Phytia şehrinde hüküm süren Peleus’un oğludur. Baba tarafından doğrudan Zeus soyundan gelir. Annesi Okeanos’un kızı Thetis bir tanrıçadır. Çocukluğunda bazen babasının yanında bazen de annesi tarafından büyütüldüğü söylenir. Peleus ölümlü olduğu için Tanrıça Thetis Akhilleus’un ölümsüz olması için bebekken onu topuğundan tutup Hades ırmağı Styks’de yıkamıştır. Ancak topukları suya değmediği için yara alan tek yer topuğu olarak kalmış ve nitekim topuğundan aldığı yara öldürücü olmuştur. (Aşil tendonu ismi de bu efsaneden gelir)

Troya’ya Gidişi: İlyada’ya göre Akhilleus; Nestor, Odysseus ve Patroklos’un Teselya’da kendisine ilettikleri kişisel bir davet üzerine sefere katılmayı kabul etmiştir. Myrmidonlar’dan oluşan bir birliği taşıyan elli gemilik bir filoyu yönetiyordu. Kendisine arkadaşı Patroklos ve hocası Phoiniks eşlik etmekteydi. Hareket edeceği sırada Peleus oğlunun seferden sağ dönmesi için saçlarını Sperkheios nehrine adadı. Annesi Thetis ise onu bekleyen kaderi açıkladı. Akhilleus Troya’ya giderse parlak bir üne kavuşacak ama hayatı kısa sürecekti. Eğer gitmezse uzun yaşayacak ama şan ve şöhretten mahrum kalacaktı. Akhilleus hiç düşünmeden şanı seçti.

Sefer: Yunan filosu Argos’tan Aulis’e gider. Aulis’de filo sakin ve rüzgarsız bir hava yüzünden bir türlü yerinden kıpırdayamaz. Kalkhas bu havanın tanrıça Artemis’in eseri olduğunu söyler. Tanrıça Agamemnon’un kızı Iphigeneia’yı kurban olarak istemektedir. Agamemnon bu kurbana razı olur ve kızı Iphigeneia’yı kuşkuya kapılmaması için Akhilleus ile nişanlayacağını söyleyerek getirtir. Akhilleus’un bundan haberi yoktur, Iphigeneia geldiğinde kurban edilmesine karşı çıkar. Bu bölüm tragedya yazarları tarafından geliştirilmiştir. Uygun rüzgarlın başlamasıyla yola çıkılır. Tenedos adasına vardıklarında Akhilleus ile Agamemnon arasındaki ilk kavga patlak verir.
Akhilleus Hektor'un ölüsünü sürüklemesi

İlyada’da anlatılan olayların başlamasından önce Yunanlılar Troya önlerinde dokuz yıl kaldılar. Bu dokuz yıl kahramanca dolu işlerle geçti. İlyada’da olaylar Akhilleus ve Agamemnon’un kavgası ile başlar. Bir veba salgının orduyu kırıp geçmesi üzerine Kalkhas rahip Khryses’in kızı Khryseis’in ganimet payı olarak Agamemnon’a verilmesi nedeniyle bu afetin başladığını söyler. Akhilleus Agamemnon’un kızı geri vermesi için zorlar. Buna karşılık Agamemnon da, Akhilleus’tan payına düşen Briseis’i geri vermesini şart koşar. Akhilleus çadırına çekilir ve kızın kendisine ait olduğu kabul edilmediği sürece savaşmayacağını söyler. Haberciler kızı almaya gelince onu teslim eder. Annesi Thetis ona Troyalı’ların saldırıya geçmelerine engel olmamasını öğütler. Çünkü böyle bir durumda Akhillus olmadan Yunan ordusunu hiçbir etkinliği yoktur. Thetis Olympos’a çıkarak Zeus’u bulur ve Akhilleus savaştan uzak durduğu sürece savaşta Troyalılar’ın muzaffer olmasını ister. Zeus kabul eder ve Yunanlılar ardı ardına bozguna uğrarlar. Agamemnon Akhilleus’u yumuşatmak için elçi gönderir ve ona Briseis ile yüklüce bir fidye dışında Troya’nın en güzel 20 kadınını ve evlenmesi için kendi kızın vereceğini söyler ancak Akhilleus yumuşamaz. Çarpışmalar karargaha kadar ulaşır. Patroklos bu duruma dayanamaz ve Akhilleus’tan savaşa katılmak için izin ister. Akhillues kendi zırhını verir ancak Patroklos, Hektor tarafından öldürülür. Akhilleus büyük bir üzüntü duyar öyle üzülür ki haykırışlarını Thetis duyar. Ertesi sabah Akhilleus Agamemnon’dan kavgayı unutmasını ister. Agamemnon’da ondan özür diler ve elini sürmediği Briseis’i ona iade eder. Akhilleus savaşa katılır. Hektor ile Akhilleus karşı karşıya gelince; Zeus, Hektor ile Akhilleus’un talihini tartar. Hektor’un ki Hades’ten yana eğilir ve çarpışma başlar. Hektor, Akhilleus’a onun da ölüm saatinin yakın olduğunu söyler ve öldürücü bir darbe ile Hektor ölür. Akhilleus 12 gün boyunca Hektor’un ölüsünü Troya’nın çevresinde sürer. Thetis oğlunun yanına gelerek Tanrıların ölüye yaptığı bu saygısızlığa öfkelendiklerini bildirir ve cesedi Priamos’a teslim etmesi gerektiğini söyler. Priamos oğlunu ölüsünü almak için Akhilleus’un yanına gelir. Akhilleus onu iyi karşılar ve ölüyü teslim eder.

Ölümü: Ölümü ile ilgili bir iki efsane olmasına karşılık en akla yatkını bir çarpışma sırasında Paris’in attığı bir okun tek yara alan yeri topuğuna isabet etmesi ile ölmesidir. Aslında Apollon kendisine itaat etmediği için okun yönün değiştirip topuğuna isabet etmesini sağladığı da söylenir.

27 Eylül 2010 Pazartesi

AKHERON

Luca SIGNORELLI, The Damned Being Plunged into Hell  1499-1502 (detay)



Yeraltı dünyasını, ölüler ülkesini ilk anlatan Homeros'tur. Onun ardından Vergilius gelir. Ortaçağ'da ise Dante bize ölüler dünyasını anlatır. Ancak Homeros'un taslağı adları, kavramlarıyla o gün bugün hep yeni filiz veren bir ağaç gibi yaşar. Yaraltında akan ırmakları şöyle tanımlar Homeros (Odysseia X,508):
 
Ama geçtiğin zaman Okeanos'u geminle,
Orada alçak bir kıyı var ve Persephone'nin koruluğu
uzun uzun kavaklar göreceksin, kısır söğütler
derin anaforlu Okeanos'un kıyısında çek karaya gemini,
sonra çık yola Hades bataklığına doğru,
orada Akheron'a Pyriphlegeton ve Kokytos akar,
Styks'ten gelen sular da dökülür oraya.
 
Aeneas destanında da anlatılan Akheron çamurlu suların kaynayıp burgaçlandığı dipsiz bir bataklıktır. Kharon'un kayığıyla bu çamur ırmağını geçtikten sonra varılır asıl Hades'e.
Akheron Yunanistan'ın Epir bölgesinde akan bir ırmağın da adıdır. Belki ıssız bir bölgede derin bir yarın içine dalıp kapkara bir batak olarak denize döküldüğü içindir ki, insanlar bu ırmağın yeraltı dünyasına aktığına inanmıştı.
Efsaneye göre Akheron, Helios ile Gaia'nın oğludur. Olympos tanrıları ile Titanlar arasındaki savaşta susuzluktan yanan devlere su içirdiği için Zeus'un lanetine uğramış ve yeraltı dünyasına kapatılmıştır.

24 Eylül 2010 Cuma

AKHATES

Dosso Dossi "Aeneas and Achates on the Libyan Coast" 1510

Aineias'ın kara gün dostu. Troya yangınından kaçan Aineias'ın yanından ayrılmamış onunla birlikte İtalya'ya kadar gitmiş bütün serüvenlerini paylaşmıştır. Latince "Fidus Achtes" diye anılan adı, sadık, vefalı dost anlamına gelen bir deyim olmuştur.

21 Eylül 2010 Salı

AKADEMOS

Sanzio RAFFAELLO, Atina Okulu

Attika'lı kahraman. Akademos, Theseus güzel Helena'yı kaçırıp Attika'da alıkoyunca, kız kardeşlerini aramaya gelen Dioskur'lara kızın sakladığı yeri bildirmiş.

Akademos'un mezarı Atina yakınlarında Kerameikos denilen bölgenin ötesindeydi. Kutsal bir orman ile çevrili bu bölgede Platon "Akademeia" adıyla anılan ünlü okulunu kurmuştu.

AIUS LOCUTIUS

(Latince "söylenmiş söz" anlamında) Galya Orduları Brennus komutanlığında Roma'ya doğru ilerlerken (İ.Ö. 390) gökten gelen bir sesi şehrin yaban ellerin saldırısına uğrayacağını bildirmiş. Kimse bu sese kulak vermemiş, ama sesin dediği doğru çıkmış: Galyalılar Roma'ya saldırmış, şehri yakıp yıkmışlar, yağma etmişler. Romalılar düşmanı kovduktan sonra diktatör Camillus tanrı sesinin duyulduğu yerde bir tapınak yapılmasın buyurmuş ve Platinus tepesinin kuzey eteğinde "Aius Locutius" denilen tanrısal varlığa tapınak dikilmişti.

20 Eylül 2010 Pazartesi

AITHIOPES

(Yun.Yüzü yanıklar anlamında) Homeros destanlarında sık sık adı geçen bu efsane ulus Okeanos kıyılarında, güneşin doğou battığı uçsuz bucaksız bir ülkede oturur. Güneşe böyle yakın oldukları için yüzleri yanmış ve esmerleşmilerdir. Sonsuz bir mutluluk içinde yaşarlar, tanrılara kurbanlar kesip gün boyu şölenler yaparlar. Bu yüzden de Zeus, Poseidon ve İris gibi tanrılar sık sık ülkelerine uğrar ve şölenlerine katılırlar.
Troya savaşının İlyada'dan sonraki bölümlerini anlatan "Aithiopis" destanı (kayıptır) adının bu ulustan aldığı gibi, baş kahramanı da Eos'la Tithonos'tan doğma Aithiopia kralı Memnon'dur.

AITHER

Dünyayı saran hava tabakasının üstündeki arı ve ışıklı gök. Hesiodos'a göre Aither, Erebos ile Nyks, yani yeraltı karanlığı ile yer yüzü karanlığından doğmadır.

15 Eylül 2010 Çarşamba

AISON


Medeia'nın Aison'u diriltmesi


Kretheus'la Tyro'nun oğlu, Iason'un babası. Kretheus'un Teselya'da kurduğu Iolkos şehri kendisine miras kalır, ama üvey kardeşi Pelias onu tahtından indirir ve tutuklar. Üstelik Aison'un oğlu Iason'u Kolkhis'e altın postu aramaya gönderir, bu tehlikeli seferden sağ dönemeyeceğimne inanarak (Argonaut'lar). Gerçekten de bir süre sonra Iason'un öldüğü haberi gelir. Pelias artık kardeşini korkusuzca öldürmeyi göze alır. Ancak, Aison'un boğa zehiri içerek kendini zehirlemesine izin verir. Latin şairi Ovidius'a göre Iason Medeia ile birlikte Yunanistan'a dönünce, Medeia Aison'u diriltmekle kalmamış bir iksir ile gençleştirmiştir de.

14 Eylül 2010 Salı

AIOLOS


Deniz tanırısı Poseidon'un oğlu, yellerin yöneticisi, Aiolos Notos, Boreas, Euros ile Zephyros adlı dört büyük yeli bir tulum içinde kapalı tutar ve ancak Zeus'tan aldığı buyruklarla ortaya salar.

13 Eylül 2010 Pazartesi

AINEIAS - AENEAS

"Aineias'ın Troya'dan Ayrılışı" Federico Fiori Barocci 1598

Tanrıça Aphrodite ile Troya'lı prens Ankhises'in oğlu Aineias Homeros'un İlyada destanında önemli bir rol oynamak ile kalmamış klasik Latin şairlerin en büyüğü olan Vergilius'a da esin kaynağı olmuştur. Aeneas destanı Troya'lı yiğidin Troya yangınından sonra Anadolu'dan göçmesi ve İtalya'ya yerleşerek Roma şehrine temel olacak yeni bir yurt kurmasını anlatır.
Ankhises ile Priamos ve Hektor ile Aineias aynı kuşaktan amcaoğullarıdır. Ama Aineias'ın Priamos oğullarından üstünlüğü bir tanrıça oğlu olmasından gelir.
Babası gibi Aineias da çocukluğunu ve gençliğini İda dağının eteklerinde yaşamıştır. Troya savaşından Priamos oğullarından geri kalmaz, Hektor'la denk gider, kimi zaman Hektor'u bile aşıp ona öğüt vermek durumuna gelir. Akha'ların en güçlü savaşçıları ile karşılaşır ve her seferinde bir tanrı onu korur, kurtarır.
Troya yıkımından sonra ki olaylar Aeneas destanında anlatılır. İlyada sonrası efsanelerin çoğu bu destanda anlatılmıştır. Tahta atın şehre alınması, Laokoon faciası. Aineias'ın babası Ankhises'i omuzlarına alarak ve oğlu Askanios'un elinden tutarak İda dağına kaçar. Troya'nın kutsal heykelerinden Palladion'u da yüklerek yola koyulur, karısı Kerusa arkalarından gelirken birden ana tanrıça Kybele tarafından kaçırılır.
Aineias'ın yolculuğu Trakya, Girit ve kuzeybatı Yunanistan kıyılarından Sicilya'ya geçişler başlar, Ankhises orada ölür, sonra korkunç bir fırtına Aineias'ı Libya kıyılarına atar. Kartaca Kraliçesi Dido epizodu Aineias'ın o güne kadar yaşadığı serüvenleri anlatmasına fırsat verir. Aineias'a gönlünü kaptıran Dido onu Afrika'da alıkoymak istediği halde tanrılar Aineias'a bir önce yeni Troya'yı kurmak görevine dönmesini buyururlar.
"Aineias'ın Kartaca'dan ayrılışı" Claude Lorrain 1676
Yiğit arkaşdaşarıyla birlikte yola koyulur. Dido canına kıyar. Güney İtalya'da Cumae şehrine varırlar. Burada yeraltı ülkesine açılan Avernus gölü vardır. Cumae'nin tanrı sözcüsü Sibylla Aineias'ı ölüler ülkesine götürür. Burada Aineias babası ile görüşür ve kendisini bekleyen parlak kaderi ondan öğrenir. Daha sonra yeryüzüne dönen Aineias İtalya kıyılarını kuzey batı yönünde izleyerek Tiber nehri ağzına varır. Oranın yerlileri Rutul'larla savaşa girer. Destan Aineias'ın zaferi ile sona erer.
On iki bölümler destan Vergilius tarafından tamamlanamamıştır. Vergilius bitiremediği için de yakılmasıını istemiştir.


2 Eylül 2010 Perşembe

AIGYPTOS

Danaos Kızları - Danaidler
Belos ile Ankhinoe'nin oğlu. Aigyptos ikiz kardeşi Danaos'un dedeleri deniz tanrısı Poseidon'dur. Afrika kıyısına egemen olan Belos oğlu Danaos'a Libya'yı Aigyptos'a da Arabistan'ı verir. Ama Aigyptos "Melampodes" Kara ayaklılar ülkesi yani Mısır'ı fetheder ve oraya adını verir.
Aigyptos'un elli oğlu, Danaos'un da elli kızı vardır. Aigyptos bu kızları oğullarına almak istemiş ancak bu konuda iki kardeşin arası açılmıştı. Bunun üzerine Danaos kızlarını alarak Afrikayı terk ederek Argos'a gelmiş. Danaos kızları peşlerini bırakmayan Aigyptos oğullarıyla evlenmek zorunda kalmışlar, ama düğün gecesi kocalarını öldürmüşler. Tek başına desteksiz kalan Aigyptos'da üzüntüden ölmüştür.

30 Ağustos 2010 Pazartesi

AIGISTHOS

Aigisthos'un Orestes tarafından öldürülmesi
Thyestes'in oğlu. Atreus ile Thyestes arasındaki kardeş kavgasını sürdürür. Atreus Thyesetes'in oğullarını öldürüp Mykenai'dan kovunca, Thyestes kardeşinden öç almak çarelerini arar. Bir tanrı sözcüsü ona ancak öz kızından bir oğlu olursa Atreus'u öldürebileceğini söyler. Thyestes bir gece gizlice kızı Pelopia'nın koynuna girer ve onu gebe bırakıp kaçar. Pelopeia Aigisthos'u doğurur. Kimden olduğunu bilmediği bu çocuğu kırlara salar. Bir süre sonra Pelopia, kendini tanımayan amcası Atreus ile evlenir. Çobanların keçi sütü ile besleyip büyüttüğü (isim Yunanca keçi "aix"den türemiştir) Aigisthos Mykeneai sarayına gelir. Atreus onu iyi karşılar ve kendi oğluymuş gibi benimseyerek yetiştirir. Sonra da Thyestes'i öldürmek ile görevlendirir. Ama Aigisthos Thyestes'in öz babası olduğunu anlar ve onun yerine Atreus'u öldürür. Bir süre Mykeneai'da baba-oğul hüküm sürerler ancak Atreus'un oğlu Agamemnon tarafından kovulurlar. Agamemnon Troya seferine çıkınca Aigisthos Mykenai'a döner. Kralın karısı Klytaimnestra'yı baştan çıkarır. Agamemnon dönünce birlik olurlar ve Agamemnon'u öldürürler. Aigsithos yedi yıl hüküm sürdükten sonra Agamemnon'un oğlu Orestes tarafından öldürülür.

24 Ağustos 2010 Salı

AIGIS


Homeros destanlarında Zeus ve Athena'nın sıfatlarından biri de "Aigis taşıyan"dır. Aigis, Zeus'u Girit adasında bir mağarada emziren keçi Amaltheia'nın derisinden yapılmış bir kalkandır. Yılanlarla çevrili ortasında Gorgo kafası bulunan Aigis kalkanı korku salarak orduları bozguna uğrattığına inanılırdı. Zeus'un Titanlar savaşında kullandığı ve daha sonra yalnızca Athena'ya verdiği bu kalkan kudretin simgesi olmuştur.

AIGEUS


Atina kralı Pandion'un oğlu, Theseus'un babası. Pandion bir devrim sonucu Atina'dan sürülünce Aigeus kardeşleriyle birlikte tekrar tahte çıkmayı başarır. Aigeus iki kez evlenmesine rağmen çocuğu olmaz. Bunun nedenini Delphoi tapınağındaki biliciye danışır. Aldığı cevabı anlamaz, dönüşte Troizen'de kalır ve orada kralın kızı Aithra ile birlikte olur. Aithra'ya bir oğlu olursa babasınınadını bilmeden büyütmesini söyler. Aithra'nın bir oğlu olur ve adını Theseus koyar. Delikanlı olunca Atina'ya döner ve amcasının 50 oğlunun ona saldırmasına karşılık verir ve hepsini öldürür. İnsan canına kıydığı için ceza verilecektir. Atina her yıl Girit'e Minotauros'a yedirilmek üzere 7 genç kız ve 7 delikanlı gönderilmektedir. Theseus'da bu grubun arasına girer. Yola çıkmadan önce Theseus babası Aigeus'a zaferle dönerse beyaz yelken açacağına söz verir. Theseus zafer kazanır ancak dönüş yolunda verdiği sözü unutur. Geminin limana kara bir yelken ile girdiğini gören Aigeus kendini denize atar ve ölür. Bu denize Aigeus Pontos (Ege Denizi) denmiştir.

21 Ağustos 2010 Cumartesi

AIETES

Güneş tanrı Helios ve Okeanos'un kızı Perseis'in oğlu. Önce Korinthos tahtına çıkar sonra Karadeniz'in güney doğu kıyılarında Kafkas dağlarının eteklerinde bulunan Kolkis (bugünkü Gürcistan) ülkesine kral olur. Büyücü Kirke'nin ve Minos'un karısı Pasiphae'nin kardeşi ve Medeia ile Apsyrtos'un babasıdır.
Kız kardeşi Helle ile Asya'dan kaçan Phriksos Kolkhis'e sığınmış ve üstünde uçtukları kanatlı koçu Zeus'a kurban ettikten sonra altın postunu Kral Aietes'e armağan etmişlerdi. Kral da postu Ares'e adanmış ormandaki bir meşe ağacına asmış bekçi olarak da önüne korkunç bir ejder dikmişti. Iason Argonaut'larla birlikte altın postu almaya gelince Aietes bir çok sınamaları başarırsa postu kendisine vereceğini söyler. Medeia'nın yardımı ile postu çalan Iason'un peşine takılmışsa da Medeia'nın kesip denize attığı oğlu Apsyrtos'un parçalarını toplamakla zaman kaybetmiş ve umutsuzluğa kapılarak Kolkhis'e geri dönmüştür. Orada da tahtından olmuştur yıllar sonra geri dönen Medeia sayesinde tekrar tacını elde etmiştir.

27 Temmuz 2010 Salı

TELAMON OĞLU AIAS

Akhilleus ve Aias oyun oynarken

Telamon'un oğlu Salamis'li Aias Troya savaşına yalnız on iki gemi getirdiği halde, Akha'ların Akhilleus'tan sonra en yiğit savaşçısıdır. Görünüşü, boyu bosuyla küçük Aias'ın tam karşıtıdır. Akha'larınn kalesi diye anılan Aias'ı Priamos surların üstünden görünce Helene'ye sorar. Helene ise bu yiğidin "Eşi görülmedik Aias' olduğunu söyler.
Aias kalkanı ile dikkat çeker Akha'lar arasında. Korkunç diye nitelendirilen bu kalkan yedi kat deri ve bir kat tunçtan yapılmıştır. Hector'un kargısı altı kat deriyi geçer ve son kata saplanır kalır, Hektor bir kaya parçası alarak Aias'ın kalkanını tam göbeğinden vurur. Ama Aias daha büyük bir kaya ile onu saf dışı eder. Aias Hektor'u alt etmekle kalmaz pek çok Troya'lı yiğidi de öldürür.
Akhilleus öldükten, Troya savaşı bittikten sonra Thetis'in tanrı Hephaistos'a yaptırdığı silahlar kime kalacak diye bir kavga başlar. Thetis silahların yiğit Aias'a kalmasını ister ama Agamamnon ile Menelaos ne yapıp edip silahları Odysseus'a verirler. Aias çileden çıkar, bir hezeyan halinde Akha ordusu diye bir sığır sürüsüne saldırır. Hepsini öldürdüm diye şenlik yapar. Aias kendine gelip Akha ordusu yerine sığırları öldürdüğünü görünce utanır, düşmanlarına rezil olmayı göze alamaz. Böyle bir acı ile yaşayamayacağını anlar ve kendini kılıcını üzerine atar ve canına kıyar.

16 Temmuz 2010 Cuma

OILEUS OĞLU AIAS

Aias'ın Kassanra'yı Tapınaktan Çıkarışını konu eden kırmızı figürlü Atina seramiği (yaklaşık İ.Ö. 440-430)
Aias kırk tane kara gemiyle gelmiştir Troya'ya, ama onun savaşçıları kimseye benzemez. Okçu Lokrisli'ler hafif silahları kullanmakta ustadır. Aias Hector ile teketek savaşmaya hazırdır, gemilerin yanındaki çetin boğuşmaya katılır. Patroklos'un ölüsünü Troya'lıların elinden kurtarmaya da yardım eder. Ama sert, kavgacı ve kimi zaman kabadır; Patroklos'un ölüsü için yapılan araba yarışında Aias İdomeneus ile kavgaya tutuşur. Aralarını sonra Akhileus bulur, yatıştırır. Ama bu kötü huyu Aias'ın başına bela olacaktır. İlyada'daki olaylardan sonrasını anlatan destanlarda Aias'ın işlediği bir suç anlatılır. Troya düşünce Priamos'un kızı Kassandra Athena tapınağına sığınmış, tanrıçanın heykeline sımsıkı sarılmıştı. Aias kızı sığınağından ayırmak, dışarı çekmek ister ve dinsel töreleri hiçe sayarak bu işi başarır (Yunanlılarda suçlu biri bile tapınağa sığınsa hiç bir şekilde oradan kimse çıkaramaz. Tapınağın Asyl -dokunulmazlık- hakkı vardır). Akha'lar bu günahı kendisine ödetmek için Aias'ı taşlamaya başlarlar. Bu sefer kendisi Athena tapınağını sığınır. Tanrıça yiğidi ölümden kurtarır ancak yaptığını cezasız bırakmaz. Dönüş yolculuğunda Aias'ın gemisi fırtınada batar. Poseidon Aias'ı kurtarır ama Athena'nın öfkesinden kurtulduğuna böbürlenir. Athena bu kez affetmez ve Zeus'un yıldırımını alarak Aisa'ı öldürür.

Aias'ın günahını yurduda çeker. Aias'ın ölümünden sonra bile uzun yıllar Lokrislilerin toprağı verimsiz kalır, salgınlar görülür. Delphoi'ye bunun sebebi sorulduğunda tanrı sözcüsü şu cevabı verir: " Kassandra'nın ırzına geçilmesinin kefareti olarak her yıl iki genç kız Troya'ya gönderilmeli ve Athena tapınağına kurban edilmelidir. Bu töre de bin yıl sürmeli." Lokrisliler bunu yapmışlar ancak ikinci yıldan sonra kızlar kurban edilmeyip rahibe olarak Troya'da kalmışlardır.

8 Temmuz 2010 Perşembe

AIAKOS


Aiakos, Minos ve Rhadamanthys ile

Yunanlıların en dürüstü, en dindarı diye adlandırılan Aiakos, Zeus'la su perisi Aigina'nın oğludur. Annesinin adını alan Aigina adasında kral iken uyruklarını hepsi vebadan ölmüş, Aiakos da babası Zeus'a yalvarmış böylece Zeus adada bol sayıda bulunan karıncaları insana dönüştürmüş. Karıncadan olan bu adamlara Myrmidon'lar (Myrmeks=Karınca) denmiş. Aiakos'un torunu Akhilleus sonraları Myrmidon'lar kendi ordusu olarak Troya'ya götürmüştür.
Tanrıların çok sevdiği Aiakos'tan Yunanlılar bir dilekte bulunmuşlar; Ülkeyi kasıp kavuran kuraklığa bir son vermesi çin Zeus'a yakarmasını istemişler. Zeus bu dileği de yerine getirmiş.
Aiakos'un Aigina'dan Telamon ile Peleus, bir deniz kızı olan Psamathe'den Phokos adlı bir oğllu olmuş. Phokos atletik yarışmalarda başarılı olmasını kıskanan ağabeyleri onu kafasına bir disk atarak öldürmüşler. Aiakos da hak yerini bulsun diye oğullarını adadan sürmüş.
Bu hakseverliği ona öldükten sonra Hades ülkesinde yargıç olmayı sağlamış. Homeros yargıç olarak Aiakos'un adını anmasa da Platon ondan ölüler yargıcı olarak bahseder. Minos ve Rhadamanthys'in yanında ölüleri yargıladığından bahseder.

1 Temmuz 2010 Perşembe

AGLAIE


Antonia Canova Kharites



Boticelli'nin Primavera adlı tablosunda detay

Raphael'in Kharites



Adı parlak anlamına gelen Aglaie, Zeus ile Eurynome'nin üç Kharit tanrıçadan biridir. Hesiodos'a göre Aglaie Kharitlerin en gencidir ve tanrı Hephaistos ile evlenmiştir.

KHARITES (Kharitler):


Kharit'ler göze hoş olanı simgeleyen tanrıçalardır, nitekim adları da parlaklık, ışıltı ve güzelllik anlamına gelen "kharis" sözü ile ilgilidir. Hesiodos;

Okeanos kızı Eurynome'yle evlendi Zeus,
güzelliği görenleri büyüleyen uyum tanrıçayla;
üç kızı oldu ondan, Kharit'ler, Üç Güzeller:
Aglaie, Euphrosyne ve sevimli Thalia.

Kharit'ler tanrıların da insanların da yüreğine neşe ve sevinç serpen tanrıçalardır. Musa'larla birlikte Olympos'ta otururlar, Apollon'un alayına katılarak horon teperler, ezgi söylerler. Kharit'ler her çeşit sanat işini esinleyen ve koruyan, insanda ve tanrıda yaratıcılık doğuran tanrıçalardır. Harmonia'nın elbisesine nakışı onlar yapmıştır. Athena'nın yanı başında görünürler, Aphrodite'yle Eros'un ve kimi zamanda Dionyssos'un alayına katılırlar.

Aprodite doğar doğmaz, Himeros ile birlikte onun ardından koyuldukları gibi onu süslemede hep görev başında gösterilirler.

24 Haziran 2010 Perşembe

AGAUE


Agaue ve Ino'nun Pentheus'u parçalayışını anlatan kırmızı figürlü Attika Seramiği (yaklaşık İ.Ö. 450-425)
Kadmos ile Harmonia'nın kızı, Ino ile Semele'nin kız kardeşi, Pentheus'un annesi. Zeus ile Semele'nin aşkı üzerine dedikodu yaptığı için Semele'nin oğlu Dianysos annesini öcünü alır. Bakhalar sürüsüne katılan Agaue, oğlu Pentheus'u vahşi bir hayvan sanarak kendi eliyle parçalamıştır. Bu konu Euripides'in "Bakkhalar" tragedyasında işlenmiştir.
Nicolas POUSSIN, Pan'ın Heykeli Önünde Bakkhalar 1631-33
BAKKHALAR:

Tanrı Dionysos-Bakkhos'un dinsel törenlerini kutlayan kadınlar alayı. Tıpkı tanrının kendisi gibi çıplak bedenlerini nebris denilen benekli ceylan derisi ile örterler, başlarına sarmaşık çelenkleri sarar ve ellerinde thyrsos, ucunda bir çam kozalağı bulunan sarmaşık ve asma yapraklarıyla sarılı uzun değnekleri ve Prometheus'un insanlara ateşi taşıdığı narteks kamışıyla tanrının peşinden koşarlar, geceleri dağda, bayırda, ormanlarda kendilerinden geçerek tanrıyla karşılaşırlar, O sırada doğa ile birlik olan Bakkhalar üstün bir güçle önlerine gelen vahşi hayvanları parçalarlar. Dionysos dinini benimsemiş bu kadınlara olgun ermişlik anlarında Thyas (vecit halinde olmak), çılgınca kendilerinden geçtikleri zaman da Mainas (çıldırmak) denirdi.
Thyrsos

16 Haziran 2010 Çarşamba

AGAMEMNON

Giovanni Battista TIEPOLO, The Sacrifice of Iphigenia


Giovanni Battista TIEPOLO, Eurybates and Talthybios Lead Briseis to Agamemmon
Sözde 'Agamemnon Maskesi'. Heinrich Schliemann tarafından 1876 yılında Mycenae de keşfedilmiştir.
Agamemnon Yunan Mitolojisinde tektir, eşsiz bir tiptir, yalnız İlyada'da değil, efsaneler boyunca onun simgelediği kavramı onun kadar etkin ve belirgin niteliklerle canlandıran başka bir kişi yoktur. Agamemnon kraldır, krallar kralıdır, her biri bir bölgenin yönetimini elinde tutan bir çok derebeylerinin başında, onları ordularıyla birlikte yöneten başkomutandır. Agamemnon'un kişiliği krallığının hem erdemlerini hemde eksik ve zayıf yönlerini önümüze serer. Bu bakımdan destan olduğu kadar tragedyalara da esin kaynağı olmuştur.


İlyada'nın üçüncü bölümünde Helene surların üstünde dizilmiş savaş alanına bakan Troyalı ihtiyarlara eski eniştesi Agamemnon'u "hem iyi bir kral hem de güçlü bir savaşcı" olarak tanıtır. Agamemenon'un krallık yetkisi Zeus'tan gelmiştir. Homeros onun asasının, kral değneğini tarihçesini çizerken soyunu Pelops'a kadar götürür. Başka bir efsane koluna göre Agamemnon'un ilk atası Tantalos'tu. İlyada'da Pelops oğullarını kan davasından bahsedilmez. Krallık normal yoldan Pelops'tan Atreus'a, Atreus'tan Thyestes'e ve ordan da Agamemnon'a aktarılır.


Agamemnon, hayat hikayesinde önemli bir rol oynayan Klytaimnestra'yla evlenmişti. Klytaimnestra kendisi gibi Leda ile Thyestos'un kızı olan Helene'nin kız kardeşiydi. Önce Thyestos'un oğlu Tantalos ile evlenmişti ama Agamemnon hem Tantalos'u hemde ilk çocuklarını öldürdü. Bu çifte cinayetin ardından istemeye istemeye evliliğe razı olan Klytaimnestra'nın kardeşleri Dioskourlar Kastor ve Polydeukes Agamemnon'un peşine düştüler. Agamemnon kayınpederi Tyndareos'un yanına sığınmak zorunda kaldı. Sonunda Kastor ve Polydeukes Agamemenon ile uzlaşmayı kabul ettiler. Ama bir cinayet ile başlayan evliliğin lanetli olduğu efsanenin devamında ortaya çıkmaktadır.


Agamemnon'un Klytaimnestra'dan üç kızı (Khrysothemis, Laodike, Iphianassa) ve son olarak da bir oğlu (Orestes) oldu. Efsanenin ilk şekli budur. Sonra Iphianassa'dan ayrı olarak Iphigeneia adlı bir kızı sahneye çıkar ve Laodike'nin yerine tragedya yazarları Elektra'yı zikrederler. Tragedya yazarları özellikle Iphigeneia, Orestes ve Elektra'yı tanırlar.


Troya Savaşı:
Paris'in Helene'yi, kaçırmasından sonra Menelaos Agamemnon'dan yardım istedi. Agamemnon şeflere yeminlerin hatırlattı ve böylece Troya'ya saldıracak ordu oluştu. Birlikler Aulis'te topladılar. Esintisiz havadan dolayı bir türlü denize açılamayan filo sonunda tanrılara bir kurban vermek suretiyle (Agamemnon'un kızı Iphigeneia) denize açıldılar.


Troya'ya varıp, çarpışmalar başladıktan sonra Agamemnon ile Akhilleus arasındaki bir kavga kopar. Ve bu kavgada krallar kralının tutumu, karakteri ve kişiliği bütün açıklığıyla ortaya serilir. Agamemnon kraldır ve her kral gibi kendi çıkarını, istek ve buyruklarını emrindeki insanlarınkinden üstün görmekte ve bu inanışa göre davranmaktadır. Tutsağı Khryseis'i geri vermek istememesi, vermek zorunda kalınca Akhilleus'unkini (Briseis) almakta hiç bir sakınca görmemesi kavganın asıl nedenidir. İlyada'da bütün ilgi Akhileus üzerine yoğunlaşınca artık Agamemnon'dan söz edilmez. Odysseia'da anlatıldığına göre Troya'nın alınmasından sonra Priamos'un kızı olan ve geleceği görme yeteneğine sahip olan Kassandra, Agamemnon'un payına düştü. Kassandra ile Agamemnon'un Teledamos ve Pelops adlı ikiz çocukları oldu.


Agamemnon ülkesine döndüğünde, karısının aşığı Aigisthos'un görevlendirmiş olduğu bir casus tarafından gözlenir. Aigisthos, Agamemnon'u büyük bir şölene davet eder. Salona önceden gizlenmiş 20 adamı ile birlikte Agamemnon ve arkadaşlarını öldürür.


10 Haziran 2010 Perşembe

AEDON (Bülbül)



Aedon Pandareos’un kızı ve Thebaili Zethos’un karısıdır. Zethos’un kardeşi Amphion, Niobe ile evlenip çok çocuk sahibi olduğu halde, çocukları çok seven Aedon’la Zethos’un yalnız bir çocuğu olur: Itylos. Aedon eltisini kıskanır ve bir gece en büyük oğlunu uykusunda öldürmeye kalkışır, ne var ki yanılır, karanlıkta Niobe’nin oğlunu değil de kendi çocuğunu öldürür. Bu yanlışlıktan öylesine derin bir acıya gömülür ki tanrılar tanrısı Zeus, onu bağışlamak zorunda kalır, Aedon’a acıyıp onu bir bülbüle dönüştürür. Bülbül Aedon, o günden beri hep bu yüzden, “Itylos! Itylos! Itylos!” diye acı acı ağlamaktaymış.

Miletos söylencesi: Aedon, Miletoslu Pandareos’un kızı ve Polytekhnos adlı sanatçının karısıdır. Kocasıyla birlikte Kolophon’da mutlu günler yaşarlar, Itys adında bir oğulları olur. Ama mutlulukları başlarına vurur, gurura kapılırlar: Zeus ile Hera’dan daha mutlu bir çift olmakla övündükleri için, Hera ceza olarak kavga tanrıçası Eris’i aralarına sokar. Karı-koca birbirleriyle yarışmaya girişirler, Polytekhnos araba yapmakta, Aedon kumaş dokumaktadır. Kim daha çabuk bitirecekse, öbürüne bir hizmetçi bulup getirecektir. Yarışmayı Aedon kazanır, kocası da gider Ephesos’tan onun kız kardeşi Khelidon’u (Yun. Kırlangıç) alır, yolda onu kirletir, saçlarını kesip köle kılığına sokar ve kız kardeşine kim olduğunu bildirirse, onu öldüreceğini söyleyerek Aedon’a verir. Aedon kız kardeşinin bir gün çeşme başında dert yandığını duyunca, onu tanır. İki kız kardeş öç almaya karar verirler, Itys’i öldürüp pişirirler ve babasına yedirirler. Polytekhnos işin farkına varınca çılgına döner, iki kız kardeşi öldürmek ister. Zeus araya girer ve birini bülbül, öbürünü kırlangıç haline sokar.
Atina söylencesi: Tragedya yazarlarının ve özellikle Sophokles’in yitik “Tereus” tragedyasında anlatıldığı gibi, Prokne ile Philomela Atina kralı Pandion’un kızlarıdır. Prokne Thrakia (Trakya) kralı Tereus’la evlenir ve Itys adlı bir oğulları olur. Ama Tereus Philomela ile de sevişir ve olup biteni kız kardeşine anlatmasın diye dilini koparır. İki kız kardeş Itys’i kesip babasına yedirmekle öç alırlar. Tanrılar Prokne’yi bülbül, Philomela’yı kırlangıç (başka bir anlatıma göre adı güzel sesli anlamına gelen Philomela bülbül olur), Tereus’u da hüthüt kuşuna dönüştürürler. Aristophanes “Kuşlar” komedyasında bu dramı, Hüthüt’ün ağzından şöyle anlatır:
Uyan garip bülbülüm, uyan,
Çöz tanrısal dilini,
Dök yüreğindeki acıları,
Anlat o kutsal ağıtlarınla
Oğlumuz Itys’in başına gelenleri,
Kızıl boynundan su gibi aksın
Oğlumuzun adını inleyen sesin,
Sık fundalıklardan göklere yükselsin,
Apollon, altın saçlı tanrı
Duyup bu acı yankıları,
Alsın fildişi çalgısını,Karşılık versin sana,
Tanrı koroları kursun yukarda,
Ve ölümsüz dudaklarından çıkan ezgiler
Karışsın sesine mutlu yüceliklerde.

8 Haziran 2010 Salı

ADONIS


Vecellio TIZIANO Venus ve Adonis


Adonis efsanesi Hesiodos'un daha önce atıfta bulunduğu Suriye orjinli bir efsanedir. Genelikle benimsenen şekli şöyledir:
Suriye Kralı Theias'ın Myrra ya da Smyrna isiminde bir kızı vardı. Aphrodite'in lanetine uğrayan bu kız babasına tutulmuş, onunla sevişmek istemiş. Dadısının kurduğu bir düzen ile babasını yatağına girmiş ve on iki gece onunla birlikte olmuş. Son gece hamile kalmış. O gece babası yanında yatan kadının kendi kızı olduğunu anlayınca bu korkunç günahı temizlemek için kılıcıyla kızının üstüne yürümüş ve onu öldürmek istemiş. Ama tanrılar kıza acımışlar ve onu babasını elinden kurtarmak için mersin ağacına çevirmişler.
Mersin Ağacı
On ay kadar sonra ağacın kabuğu çatlamış, gövdesinden dünya güzeli bir bebek çıkmış. Çocuğun güzelliğine vurulan Aphrodite onu büyütsün diye yer altı tanrıçası Persephone'ye vermiş. Ama Persophone'de çocuğa vurulmuş onu Aphrodite'e bir daha geri vermeye yanaşmamış. Tanrıçalar arasında kopan bu kavgaya yargıçlık eden Zeus Adonis'in yılın 4 ayını Persephone'nin, 4 ayını Aphrodite'nin yanında geçireceğine geri kalan zamanda da istediği yerde yaşabileceğine karar vermiş. Adonis 8 ayı da Aphrodite'nin yanında kalmayı seçince tanrıçanın delikanlıya olan aşkını kıskanan Ares, Adonis'in üzerine yaban domuzu salmış ve kasığından yaralanan Adonis kana kanaya can vermiş. Toprağı sulayan kanından Manisa Lalesi denilen bahar çiçekleri bitmiştir. Sevgilisinin yardımına koşarken ayağına diken batan Aphrodite'nin beyaz gülü de kırmıza boyanmıştır.

Manisa Lalesi

Kışın yer altında saklanan baharla birlikte yeryüzüne dönen ve aşk cümbüşü içinde fışkırıp gelişen bitkisel varlığı simgeleyen Adonis'e Suriye'de özellikle kadınlar tapınırlardı. Yılda bir bahar bayramı yaparlar, saksılara tohumlar dikerler, onları sıcak sularla sularlar, böylece hızlı büyüyen bitkiler kısa zamanda solup ölülerdi. Adonis Bahçeleri denilen bu çiçeklerin karşısında yas tutarlar ve dövünürlerdi.
Adonis efsanesi Sümer ve Hitit kaynaklarında da görülür.